İstanbul mimarisi, tarihi ve doğal güzellikleriyle hem Türkiye’nin hem de dünyanın önde gelen şehirlerindendir. Tarihi, ekonomik ve sosyokültürel açıdan oldukça gelişmiş olan İstanbul’da görülmesi gereken mimari yapılar çok fazla. Mimari yapıdan zengin olmasının sebebi ise tarih boyunca büyük imparatorluklara ev sahipliği yapması. 330 – 395 yılları arasında Roma İmparatorluğu, 395 – 1204 yılları arasında Bizans İmparatorluğu hüküm sürerken 1204 – 1261 yılları arasında Latin İmparatorluğunun hakimiyetine giren kent ardından tekrar Bizans İmparatorluğunun hakimiyeti altına girmiştir. 1453 yılında Osmanlı İmparatorluğu Fatih Sultan Mehmet önderliğinde İstanbul fethedilmiştir. İstanbul tarihini okumakla ve mimari yapılarını gezmekle bitmez ancak ilk olarak önemli yapıları keşfetmekle başlayabilirsiniz.

İstanbul’un Simgesi Ayasofya

Ayasofya, Tarihi Yarımada’da yer alan önemli mimari bir yapıttır. İsmindeki “Aya” sözcüğü “kutsal azize” anlamına gelirken “Sofya” kelimesi ise eski Yunancada “bilgelik” anlamına gelmektedir. 532 – 537 yılları arasında I. Bizans İmparatoru Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Bazilika planlı Patrik Katedrali olan Ayasofya 1453 yılında İstanbul Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına girince camiye dönüştürülmüştür. Camiye dönüştürüldükten sonra duvarlarda yer alan mozaikler ve ikonlar insan figürü olanlar tahrip edilmeden üstü kapatılmış, insan figürü içermeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır. İstanbul mimari yapıları arasında yer alan bu muhteşem yapı günümüze kadar birçok kez restore edilmiştir. Ama en büyük restorasyon çalışması Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Günümüzde ise her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret edilen Ayasofya listenin ilk sırasında yer alıyor.

Rumeli Hisarı

İstanbul’un Sarıyer ilçesinde bulunan Rumeli Hisarı 30 dönümlük bir araziye sahiptir. 1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethi sırasında gelebilecek saldırıları önlemek ve önceden anlamak amacıyla yapılmıştır. Boğazın en dar noktasına inşa edilen Rumeli Hisarı, Anadolu Hisarıyla arasında 600 metre mesafe bulunmaktadır. Boğazkesen Hisarı olarak da bilinen Rumeli Hisarı dört ay gibi bir sürede tamamlanmış ve birçok kez restorasyon geçirmiştir. Günümüzde ise müze, açık hava tiyatrosu ve konser alanı olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda kalenin bahçesinde toplar ve gülleler sergilenmektedir.

Dolmabahçe Sarayı

İstanbul mimari yapılar arasında en göz alıcı yapılardan olan Dolmabahçe Sarayı da gezilecek yerlerin başında geliyor. Osmanlı döneminde Sultan Abdülmecid tarafından Balyan Ailesi’ne 1843 – 1856 yılları arasında yaptırılmıştır. Sarayın mimarisi, Fransız Baroku, Alman Rokokosu, İtalyan Rönesansı, İngiliz Neo Klasizmi karışık şekilde inşa edilmiştir. İstanbul Boğazı’nda, Üsküdar ve Kuzguncuk’un tam karşısında yer alan saray görüntüsüyle ve mimarisiyle dikkatleri üstüne çekiyor. Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’nda odası ve hayata gözlerini kapadığı yatağı bulunuyor ve her yıl dönümünde saray ziyaret akınına uğruyor. 1984 yılında saray müze olarak kullanıma açılmış ve içeride resimler, heykeller, hamamlar ve değişik süslemeler bulunuyor. Eğer Dolmabahçe Sarayı’nı ziyaret etmek istiyorsanız saray pazartesi günleri hariç haftanın her günü 09.00 – 16.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

Galata Kulesi

İstanbul mimari tarihi yapıların başında yer alan Galata Kulesi mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Efsanelere inanan çiftlerin de sıklıkla uğradığı Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden olma özelliği taşıyor. 11 katlı olan Galata Kulesi’nin ağırlığı yaklaşık olarak 10.000 tondur. Bizans İmparatorluğu ile Cenevizliler arasında olan ittifaktan dolayı Cenevizliler Haliç’in kuzeyinde bulunan Galata’da “Pera” adlı bir koloni kurmuştur. Galata Kulesi 1348 yılında Bizans İmparatoru Anastasius döneminde yapılmıştır. Kuleye Cenevizliler İsa Kulesi adını kullanırken, Bizanslılar Büyük Kule ismiyle anmışlarıdır. İlk olarak fener kulesi olarak yapılan kule Osmanlı döneminde sığınak, hapishane, yangın ihbarı gibi amaçlar için kullanılmıştır. Düzenli olarak restorasyon çalışmaları yapılan Galata Kulesi 2013 yılında UNESCO Dünya Geçici Mirasları listesine alınmıştır. Kuleyi ziyaret etmek istiyorsanız haftanın 7 günü 09.00 ile 19.00 saatleri arasında hizmet vermektedir.

Yedikule Zindanları

Yedikule Zindanları hem İstanbul’un hem de Türkiye’nin en eski açık hava müzesi olma özelliğini taşıyor. Bizans döneminde 390 yılında misafir olarak gelen kralları ağırlamak amacıyla yapılmıştır. İlk başta 4 kule olarak inşa edilen yapı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra 3 kule daha inşa edilmiştir. Bu kulelerin adları Genç Osman, III. Ahmet, Cephanelik, Zindan, Hazine, Top ve Bayrak isimlerinden oluşmaktadır. Yedikule Zindanları tarih boyunca gözlem kulesi, misafirhane, hayvanat bahçesi, zindan, kız sanat evi, konser ve tiyatro alanı gibi birçok amaç için kullanılmıştır. Günümüzde müze olarak ziyarete açık olan Yedikule Zindanları’nı ziyaret edebilirsiniz.

Yerebatan Sarnıcı

İstanbul tarihi yerler arasında birçok sarnıç bulunuyor ve bu sarnıçlardan en bilineni ise Yerebatan Sarnıcı’dır. Ayasofya’nın güney batısında yer alan sarnıç 532 yılında Bizans İmparatoru Justinianus tarafından yaptırılmıştır. Stoa Bazilikasının altında yer aldığı için Yerebatan Sarnıcı’nın adı Bazilika Sarnıcı olarak da biliniyor. 9 bin 800 metrelik alana kurulu olan sarnıç kentin su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılmıştır. Yaklaşık 100.000 ton su depolama kapasitesi olan Yerebatan Sarnıcı içerisinde tuğlalardan yapılmış kolonlar bulunuyor. İçerideki muhteşem ambiyans, ters duran Medusa Başı, su altındaki süs balıkları, ışıklandırmalar tam anlamıyla görsel bir şölen sunuyor. Günümüzde ise müze olarak hizmet vermesinin yanında çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapıyor.

Haydarpaşa Tren Garı

Haydarpaşa Tren Garı, 1908 yılında Sultan II. Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Haydarpaşa Anadolu’nun ilk demir yolu hattıdır ve buradan başlayıp İznik’e kadar uzanıyordu. İstanbul’un Kadıköy ilçesinde bulunan Haydarpaşa denizin kıyısındaki muhteşem görüntüsüyle Kadıköy’ün simgesi haline gelmiştir. Alman mühendisler ve İtalyan mimarlar tarafından yapılan Haydarpaşa Tren Garı görülmesi gereken İstanbul mimari yapılar arasında yer alıyor. Günümüzde restorasyon çalışmaları yapıldığından bir süredir hizmet vermemektedir.

Beykoz Kasrı

Beykoz Kasrı, İstanbul’un Beykoz ilçesinde yer alan tarihi bir kasırdır. Batılılaşma dönemi mimarlığının bir örneği olan Beykoz Kasrı deniz manzarasıyla muhteşem bir konumda yer alıyor. 1845 yılında Mısır valisi Mehmet Ali Paşa tarafından yapımına başlanmış ancak paşanın vefatından sonra kasrın yapımı oğlu tarafından devam ettirilmiştir. 1854 yılında yapımı tamamlanan Beykoz Kasrı dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid’e hediye edilmiştir. Beykoz Kasrı tasarım olarak oldukça şık ve simetriktir. İki katlı olan Beykoz Kasrı bahçesinde küçük bir dinlenme köşkü bulunmaktadır. 2005 yılında restorasyon çalışmalarına alınan kasır 2011 yılında ise bu çalışmalar tamamlanmıştır. İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken mimari yapıları keşfetmek ve tarihi daha derinden hissetmek için rotanızı oluşturun.

Popüler Yazılar

BİZİ TAKİP EDİN

İçindekiler