Tarihin en önemli noktalarından biri olarak İstanbul, doğasından kültürel zenginliklerine, ev sahipliği yaptığı medeniyetlerden dünyanın önde gelen metropollerinden biri olmasına kadar gelmiş geçmiş en zengin şehirlerden biri. Asya ile Avrupa arasında bir köprü olma özelliği taşıması ile de Doğu ve Batı kültürünü bir arada muhafaza edebilen İstanbul, gerek kentte yaşayanların gerek seyahat amacıyla gelenlerin keşfetmeyi bitiremeyeceği kadar zengin bir şehir. Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu’na ev sahipliği yapması ile de şehir “Üç İmparatorluğa Başkentlik Yapmış Şehir” olarak anılır. Üç imparatorluğun izlerinin de çokça görüldüğü İstanbul’da doğal olarak keşfedilecek, gezip görülecek, peşine düşülecek tarihin de adeta sonu yok gibidir. Bir İstanbul gezi rehberine ihtiyaç duyar, kültürel gezinizin rotasını oluşturmak isterseniz bu kapsamlı yazımızdaki yerlere göz atabilir ve hemen yola koyulabilirsiniz. Meydanlarından müzelerine, saraylarından ibadethanelerine kadar büyük bir kültüre ev sahipliği yapan İstanbul, kendine has doğası ile de her zaman ilham vericidir.

İstanbul’da Gezilecek Yerler

Bir İstanbul’da gezilecek yerler listesi yaparak kişisel rotanızı oluşturabilir, planlı hareket edip tüm kültürel gezinizden de yüksek verim alabilirsiniz. Şehrin üç imparatorluğa ev sahipliği yapmasından ileri gelen büyük bir kültürel tarihi var. Bu tarih içerisinde bazen yaşı birkaç asrı bulan bir hana rastlayabilir bazen meşhur saraylar ile yollarınızı buluşturabilir bazen de doğa harikası noktaların tadını çıkarabilirsiniz. Tabii ki İstanbul’da gezilecek yerler listesi yaparken listenin ilk sıralarında Kız Kulesi olmazsa olmaz. Şehrin en önemli sembollerinden de biri olan Kız Kulesi şehre turistik amaçla gelenlerden kent sakinlerine kadar herkesi kendine çeker. İstanbul’un en önemli özelliklerinden biri de, kültürel bir yapının, zenginliğin bulunduğu semtin de başlı başına tarihi yansıtabilmesidir. Kız Kulesi’nin bulunduğu Üsküdar buna güzel bir örnek. Çırağan Sarayı, Topkapı Sarayı gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun izlerini taşıyan saraylar, Gülhane Parkı gibi meşhur tabiat harikalıkları da şehrin en cazip kültürel rotalarında mutlaka bulunur. Planlı ve programlı bir kültür turizminin tadına varmak için şehirdeki pek çok noktayı özelliklerine göre ayırarak rotanızı oluşturabilirsiniz.

İstanbul’un Kuleleri

Şehrin sembollerinden söz edildiğinde akla gelen ilk görüntülerden birini Kız Kulesi oluşturur. Efsanevi hikâyelerin de kulesi olan bu yapı, Üsküdar Salacak’ın 150-200 metre açıklarında yer alıyor. Ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmeyen Kız Kulesi ile ilgili kimi kaynaklar inşa sürecini M.Ö 340’lara kadar götürüyor. Antik çağda başlayan hikayesi ile adeta İstanbul’un tarihine eş bir tarih yaşayan Kız Kulesi, Antik Yunan’dan Bizans’a, oradan da Osmanlı İmparatorluğu’na bu coğrafyadaki adeta tüm tarihi devrelere şahittir. Galata Kulesi de kadim tarihinden sembolik gücüne kadar şehrin değerini artıran yapılardan biri. İnşa tarihi M.S 500’lü yıllara kadar götürülebilen Galata Kulesi’nin günümüzdeki halini ise 1348-49 yılları arasında Cenevizliler inşa ettiriyor. Yüksekliği yaklaşık 70 metre olan Galata Kulesi’nin ağırlığının da 10 bin ton olduğu tahmin ediliyor. Gerek dışarıdan izlenmesi gerek içerisine girip şehrin manzarasına dalmanın çok güzel bir keyif olduğu Galata Kulesi’nin karşısındaki Kız Kulesi ile olan efsanevi hikâyeleri de herkesin malumudur. Kendi tarihi içinde çokça yangın geçiren şehirlerden olan İstanbul’da şehri yangınlara karşı korumak için inşa edilen Beyazıt Kulesi’nin temelleri de 1749’da atılmıştır. Batı mimari üslubunda inşa edilen kule, günümüzde de yangın gözetleme kulesi olarak İstanbul Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü tarafından kullanılıyor.

İstanbul’un Sarayları

Şehrin tarihi yapıları ve kültürel zenginliklerinden söz açıldığında meşhur saraylarından bahsetmemek de olmaz. 1453’te İstanbul’un fethi sonrasında Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine 1460 yıllarında yapımına başlanan Topkapı Sarayı, 19. yüzyıla kadar eklenen yapılar ile genişletilmiştir. Konumu itibarıyla da İstanbul’un en eski tarihî bölgelerinden birinde olan Topkapı Sarayı, 3 Nisan 1924’te müze haline getirilerek de Cumhuriyet’in ilk müzesi olma özelliğini taşıyor. Boğaz’ın zarif yapısı Dolmabahçe Sarayı da 19. Yüzyılda inşa edilen, dönemin yenilik ve modernleşme rüzgarının etkisi ile ortaya çıkan bir yapı. 110 bin metrekarelik bir alanda konumlanan Dolmabahçe Sarayı, Boğaz’a nazır mükemmel bir manzaranın hemen önündedir. II. Abdülhamid’in Dolmabahçe Sarayı’ndan ayrıldıktan sonra yönetim merkezi olarak seçtiği Yıldız Sarayı da modern ve sade bir mimari üslupla inşa edilir. Bünyesinde basımevi, fotoğraf atölyesi, tiyatro, resim galerisi, müzik stüdyosu gibi alanların olması da sarayı bir kültür-sanat mekânı haline getiriyor. Köşkleri ile kendisine hayran bırakan bir 19. yüzyıl yapısı olan Beylerbeyi Sarayı da İstanbul gezi rehberinin önemli bir ayağı. Deniz köşkleri, tarihî tüneli, set bahçeleri, Sarı Köşk gibi ek yapıları ile de dikkat çeken Beylerbeyi Sarayı, dış cepheden Batılı, iç cepheden ise klasik Osmanlı mimarisini yansıtıyor.

İstanbul’un Müzeleri

Şehrin sahip olduğu kültürel, sanatsal zenginlikleri ve tarihî derinlikleri anlamanın en güzel yollarından biri de İstanbul’daki müzeleri gezmek. Örneğin, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne miras kalan İstanbul Arkeoloji Müzesi, aslında üç ana birimden meydana gelen bir müzeler kompleksi. Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk Müzesi olarak üç ana birime sahip olan bu komplekste 1 milyona yakın eser bulunuyor. Harbiye Askeri Müzesi de şehrin Harbiye semtinde bulunan, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Harp Okulu olarak kullanılan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün de mezun olduğu bir yapı olarak dikkat çekiyor. Sahip olduğu 55,000 objenin 5,000’inin sergilendiği Harbiye Askeri Müzesi’nde Atatürk’e ait çok sayıda eşya, asker kıyafetleri, silahlar, kürsüler, masalar gibi objeler görmeniz mümkün. Yeşilçam serisinin unutulmaz yapımlarından Hababam Sınıfı’nın içinde çekildiği Hababam Sınıfı Müzesi de Validebağ korusu içerisinde yer alıyor. Film serisinin anısına düzenlenen bu müzede Hababam Sınıfı sahnelerinden oluşan balmumu heykelleri bulunuyor. Pera Müzesi de 2005 yılından bu yana İstanbul’daki sanatseverlerin uğrak mekânlarından biri. Müzenin bulunduğu bina da bizzat tarihî nitelik taşıyan, 1893 yılında inşa edilen Bristol Oteli. Müze, kendi özel koleksiyonunu daimi olarak sanatseverlere sunmakla beraber, belirli periyotlarda farklı konseptlerdeki eserlerden oluşan sergilere de ev sahipliği yapıyor.

İstanbul’un Parkları

İstanbul ve park denildiğinde akla gelen ilk noktalardan biri ise hiç şüphesiz Gülhane Parkı oluyor. Zamanında Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olarak da kullanılan Gülhane Parkı, şehrin merkezinde yaşayanları nefes aldıran doğası ile buluşturması bakımından da çok önemli bir konuma sahip. Kent sakinlerinden turistlere kadar herkesin İstanbul gezilerindeki ilk duraklarından olan Gülhane Parkı, güzel bir doğa yürüyüşü, manzaraya karşı çay keyfi, içerisindeki müzeleri gezmek için çokça ziyaret ediliyor. İstanbul’un Fatih bölgesinde yer alan parkta, edebiyatseverlerin ve öğrencilerin uğrak mekânı olan Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat ve Kültür Müzesi Kütüphanesi de bulunuyor. Hafta sonu kaçamakları için harika bir alternatif olabilecek Çilingoz Tabiat Parkı ise Çatalca’da yer alıyor. Plajıyla, ormanıyla, piknik bölgeleri ile kapsamlı bir park olan Çilingoz bol oksijen, deniz, kum, Güneş vaadi sayesinde İstanbul’un saklı cennetlerinden de biri. Yıldız Parkı ise Lale Devri döneminde eğlencelerin başlıca mekânlarından biri olması ile meşhur. Yıldız Korusu olarak da bilinen parkın içerisinde köşkler de bulunuyor. Parkta yalnızca dolaşmak dahi son derece güzel bir aktiviteyken kimi serbest zamanlarınızda kahvaltı keyfiniz için de burayı tercih edebilirsiniz.

İstanbul’un Diğer Kültürel Zenginlikleri

Şehrin tarihî yapısı, ev sahipliği yaptığı medeniyetler, imparatorluklar İstanbul’u paha biçilemez bir kent yapıyor. Hâl böyleyken şehirde keşfedilecekler listesi de oldukça kabarık ve belki de sonu olmayan bir liste. Önemli ibadethanelerden biri olarak Fatih Cami, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 ila 1470 yılları arasında inşa ettirilen yapılar arasında bulunuyor. İçerisinde medrese, tabhane, aşevi, hamam, kütüphane ve caminin bulunduğu Fatih Cami’nin bezemelerinde Barok stilin izlerine rastlamak da mümkün. Şehrin Kız Kulesi, Galata Kulesi gibi sembollerinin hemen ardından gelen Haydarpaşa Garı da gerek sahip olduğu efsanevi hikayeleri gerek üzerinde taşıdığı tarihî ve güncel değeri ile dikkat çekiyor. Kadıköy rıhtım bölgesinde bulunan Haydarpaşa Garı, 1906-1908 yılları arasında İstanbul – Bağdat hattının başlangıç istasyonu olarak inşa ediliyor. Yapının gar binası olarak kullanılması ise daha eskiye, 1870’li yıllara dayanıyor. İki Alman mimarın yaptığı bu gar, alışılagelmiş Osmanlı mimari üslubundan farklıdır. Neo-klasik bir yapı olan Haydarpaşa Garı, 5 katlı olup her biri 21 metre uzunluğunda 1100 ahşap kazık üzerine inşa edilmiştir. Bir dönem Anadolu’dan İstanbul’a gelmenin de simgesi hâline gelen gardan kalkan ekspres hatlarının en bilinenleri ise Doğu Ekspresi, Başkent Ekspresi, Fatih Ekspresi şeklindedir.

Popüler Yazılar

BİZİ TAKİP EDİN

İçindekiler