Türkiye ile Ermenistan sınırları arasında yer alan Ani Arkeolojik Alanı Kars ilinin Arpaçay boyunda yer alıyor. Erken Demir Çağı’ndan 16. yüzyıla kadar yerleşimin aktif olduğu bilinen Ani Kenti İpek Yolu üzerinde bulunuyordu. M.Ö. 5000 yılına kadar uzandığı düşünülmekte olan Ani Arkeolojik Alanı tarihi boyunca birçok medeniyetin hükümdarlığı altında kaldı. Konumu sayesinde ticaretin, sanatın, şehirciliğin ve mimarlığın oldukça gelişmiş olduğu Ani, Anadolu’ya ilk giriş kapısı olma özelliğini taşıyordu. Günümüze kadar büyük oranda ayakta kalmayı başaran Ani Kenti’nde dikkat çekici tarihi ve dini yapı örnekleri bulunuyor. İpek yolu üzerinde yer alan Ani Arkeolojik Alanı farklı kültürlerin etkisinde kalmış ve buradaki sivil mimarinin şekillenmesinde etkili olmuştur.

Farklı Medeniyetlere Ev Sahipliği Yapan Ani’nin Tarihi

Ani Antik Kenti adını 6. yüzyılda Gamsaragan ailesinin Ermeni beylerinden alır. 780 yılında Ermeni Gamsaragan’lar ile Ermeni Bagrationi (Bagrat) aralarında süren savaş sonunda Ani Kenti, Bagrationi eline geçmiştir ve Gamsaraganlar savaşın sonunda mallarını satarak Bizans’a göç etmişlerdir. 961 yılında 3. Aşot (953-977) Ani’yi başkenti yaparak büyük başkent inşasına başlamıştır. Ani kenti en parlak dönemini 977-989 yıllarında 2. Smpat döneminde ve (989-1020 yıllarında) oğlu Gagik döneminde yaşamıştır. Bu dönemde kent nüfusunun oldukça arttığı ve 100.000’i aştığı düşünülmektedir. 1045 yılında Bizanslılar tarafından işgal edilmiş ve Bagratlı devletinin hâkimini sürdürdüğü Ani’yi terk etmişlerdir. Daha sonrasında korumasız kalan bu bölge Selçuklu Sultanı Alparslan tarafından 1064 yılında alınmıştır. Kent Selçukluların eline geçmesinden kısa bir süre sonra Şeddadi Beyliği tarafından işgal edilmiş ve beyliğin başkenti olmuştur. Ani kentinde bulunan Ebu'l Menuçehr Camii 1072 yılında Şeddadi Beyliği döneminde inşa edilmiştir. Daha sonrasında Ani KentiZakare Mkhrgrdzeli adlı Gürcü beyi, Moğol İlhanlılar, Celayirli ve Karakoyunlu devletlerinin egemenliği altında kamıştır. Kent 1319 yılında oluşan depremlerde hasar görmüştür. Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına geçen bölge 1877 - 78 yıllarında Osmanlı-Rusya savaşında Rusların egemenliğine girmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ise Osmanlılar tarafından yeniden geri alınmıştır.

Ani Kentinin Bölümleri

Ani Arkeolojik Alanı Arpaçağ Nehri’nin batısında, volkanik tüf tabaka üzerine kuruludur. Şehirde toplam 823 yapı ve mağara bulunmaktadır. Şehirde ayakta duran yapılardan en önemlileri şehir suru, 8 kilise ve bir camiidir. Alanda 4 bin 500 metre uzunluğunda dikdörtgen ve daire şeklinde burçla güçlendirilmiş surlar bulunmaktadır ve yükseklikleri yaklaşık 8 metredir. Kentin iki yanı Arpaçay kanyonu ile ve kentin plato yönündeki 3 cephesi surlarla çevrilmiştir. Ani’nin ana giriş kapısı ise aslanlı kapı şeklindedir. Kayalıkların üzerinde kurulan kentin en yüksek bölümünde ilk kez Urartuların yaşadığı Ani Kalesi bulunmaktadır. 1072 yılında Ebul Şüca Manuçehr tarafından yapılan caminin tavan motifleri Selçuklu dönemine ait motiflerle süslüdür ve caminin minaresi 99 basamaklı olmasıyla kentin konumunu işaret etmektedir. Ayakta kalan diğer yapılar ise Ani Katedral, Surp Stephanos Kilisesi, Abugamir Pahlavuni Kilisesi, Dikran Honentz Kilisesi, Halaskâr (Amenaprgiç) Kilisesi’dir.

Ani UNESCO Dünya Miras Listesi’nde

Yüzlerce yıl birçok medeniyete ev sahipliği yapan ve Orta Çağ’ın en büyük ticaret merkezlerinden biri olan Ani Kenti kültürel ve doğal varlıklarımız arasında yer alıyor. İstanbul’da düzenlenen UNESCO Dünya Miras Komitesi 40. Oturumu 10-17 Temmuz 2016 tarihleri arasında gerçekleşti. Toplantıda Ani Arkeoloji Alanı Dünya Miras Geçici Listesi’nden alınmış 2016 yılında ise UNESCO Dünya Miras Listesi’ne eklenmiştir. Efes Antik Kenti’nden sonra listeye alınan Ani Arkeolojik Alanı listede 16.sırada yer alıyor. Dünya mirasımız olan Ani arkeolojik alanını görmek ve doğal güzelliklerini keşfetmek için hemen rotanızı oluşturabilirsiniz.

Popüler Yazılar

BİZİ TAKİP EDİN

İçindekiler